Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin ilk kadın dekanı ve uzun yıllardır eğitim alanında tanınan bir isim olan Prof. Dr. Yelda Ongun, gerçekleştirdiği projeler ve başarılı çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Bu ay, kendisiyle kariyer yolculuğunu ve bu süreçteki hayat hikayesini ele aldığımız özel röportajı sizlerle paylaşıyorum.
Röportaj: Sertaç Darcan
Yelda Ongun’u yakından tanımak istersek bize kendinizi nasıl anlatırsınız?
Bir insanı tanımak için aslında başkalarına sormak gerek. En zoru insanın kendisini anlatmasıdır. Ama birkaç kelime söylemek gerekirse her şeyden önce bir anne, iyi bir anne olduğumu söyleyebilirim. Öncelik sıralamalarımda ailem ve kızım her şeyden önce gelir. Ondan sonra bir eğitmenim.
Öğrencilerine dokunmaya çalışan, onlara erdemli, dürüst ve Cumhuriyet değerlerine bağlı olmalarını öğretmeye çalışan, vicdanlı ve tüm ilişkilerinde adalet duygusuna önem veren biri diyebilirim.
Başkent Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin ilk kadın dekanısınız. Ve uzun yıllar eğitim alanındasınız. Eğitim ve dekanlık göreviniz nasıl gidiyor?
Evet Fakültenin ilk kadın dekanıyım. Benden önceki dekanlarımız da çok başarılı işlere imza attılar ancak Fakülteye bir kadın elinin değmesi de güzel oldu. Kadınlar duygusal zekalarını da daha çok kullanabiliyorlar bu da artık yönetimde öne çıkan unsurlardan birisi.
Eğitim ve dekanlığı birlikte yürütmek planlı olduğunuz takdirde zor olmuyor. Yüksek Lisans ve doktora derslerim devam ediyor ayrıca tez çalışması yaptırdığım iki öğrencim var. Onun dışında tabii ki Fakültenin işleri, etkinlikler, öğrenci-sektör buluşmaları vakit alıyor ancak dekanlığım süresince hem Fakültem hem de fakültemdeki öğrenciler adına elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Bu noktada eski mezunlarımızdan şu anda dört büyükler olarak adlandırdığımız firmalarda çalışanlarla düzenlediğimiz etkinlikler sonucunda yeni mezunlarımızı da bu tür uluslararası firmalara işe yerleştiriyoruz. Devletin önde gelen kurumlarında öğrencilerimizin staj olanakları ve iş imkanları elde etmeleri için kurumlardan üst düzey isimleri öğrencilerle buluşturuyoruz.
Alanında başarılı olmuş isimleri kendi deneyim ve tecrübelerini paylaşmaları ve öğrencilerimize ilham olmaları konusunda üniversitemize konuşmacı olarak davet ediyoruz.
Bir yönetici olarak altlarımı himaye etmek, altlarımı himaye olmak ve adaletli davranmak önem verdiğim hususlar. Eğitim boyutunda ise eğitimin sadece sınıfta kitapla olmadığına inanan biriyim.
Bizler öğrencilerimize her alanda örnek olmalı, onları hayata da hazırlamalıyız. Her şeyden önce özgüvenli, donanımlı, analitik düşünebilen, çözüm üreten, takım çalışması yapabilen öğrenciler yetiştirmek önemli. Bir eğitimci sürekli kendini güncellemeli, yeni gelişmeleri, literatürü ve teknolojiyi takip etmeli.
Eğitim alanını neden seçtiniz?
Eğitim alanını, akademisyenliği çok bilinçli, isteyerek seçtim. ODTÜ’de öğrenci olduğum dönemlerde kararımı vermiştim. Tabii bunda kendime rol model aldığım duayen hocalarımın da etkisi oldu. Ancak üniversiteyi bitirdiğimde bir gün geriye dönüp baktığımda keşke akademisyen olmasa mıydım dememek için o dönemde önde gelen bir kamu, bir de özel kuruluşta birer sene çalıştım.
Ve bir kere daha kararımın çok yerinde olduğunu anladım. Akademisyenlik istemeden yapılabilecek bir iş değil, gönül vermek gerek. Çok genç yaşta profesör oldum. İstemek, emek vermek ve çalışmak başarının en önemli formülü.
Bir kadın olarak zorlanıyor musunuz?
Bir kadın olarak pek çok şeyi bir arada yapmak ve organize etmek zorundayız. Örneğin ben doçentlik sürecine bir sene bir öğrenci gibi hazırlanmıştım. Ama aynı zamanda evim, çocuğum daha pek çok şeyin sorumluluğunu da yerine getirmek durumundaydım. Hiç unutmam bir sene kendime şöyle bir plan yapmıştım: her gece üçe kadar çalışmak. Ertesi sabaha yedide kalkıp kızımı okula hazırlamak durumundaydım.
Özetle, profesör olana kadar ben gecede üç saatten fazla uyuduğumu pek hatırlamam. Öncelikle çalıştığım kurum kadın-erkek ayrımının olmadığı, çalışan ve başarılı olan kişilerin yükselebildiği bir kurum. Üniversitemizde pek çok kadın yönetici var. Tabii akademik kariyer yaparken aynı zamanda anne olmak, ev, çocuk, makale yazmak, konferanslar, derslere hazırlık tüm bunları bir arada yapabilmek kolay değil ama sevmek ve istemek her şeyin üstesinden gelmeyi sağlıyor.
Bir de bizim mesleğimizde mesai yoktur. Tatilde de okur ve yazasınız, gece yarısı da. Her şeyin özünde gönülden yapmak var. O zaman iş yaptığınızı hissetmezsiniz. Ben bir kere daha dünyaya gelme şansım olsa yine aynı mesleği yapardım diyorum. Mesleğini çok seven şanslı insanlardan biriyim.
Nelerden hoşlanmazsınız?
Sorumsuzluk, tembellik, bahane üretmek, yalan, kıskançlık hiç hoşlanmadığım durumlar. Bir de kendi işinden daha çok başkalarının hayatlarıyla ve işleriyle ilgilenen insanlardan çok haz etmem. Ben her zaman önüme
baktım, çalıştım ve sadece kendimle yarıştım. Etrafımdaki insanların başarı, mutluluk ve iyi halleriyle gurur duyup, iftihar ettim. Etrafımda da böyle insanlar görmek isterim.
Nasıl bir disiplin içindesiniz?
Sadece kariyerimde değil tüm hayatım boyunca disiplinli bir insan oldum. O kadar çok şeye yetmek zorundayız ki disiplinli, planlı ve programlı olmak zorundayız. Ancak hayatı tek yönlü yaşamayı da hiç sevmem. Mutlaka yıllanmış dostluklarım dostlarım var onlarla keyifli vakit geçirmek, güzel yemek yapmak, sanatsal etkinlikleri takip etmek, her sabah meditasyon yapmak, yeni yerleri keşfetmek, seyahat etmek olmazsa olmazlarım.
Bir de son beş aydır hayatımıza katılan minik kızım “Cookie”. O da vazgeçilmezlerim arasına girdi. Yavru bir maltipoo. Evde müthiş şifalandırıcı bir etkisi var.
Annelik ve akademisyenlik dışında neler yaparsınız, nelerden hoşlanırsınız? Hobileriniz var mı?
Hiçbir zaman tek yönlü bir insan olmadım. Yoğun çalışma temposunu dengeleyebilmek, zihnimi dinlendirmek için kendimi başka alanlardan besleyebilmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Meditasyon yapıyorum. Ruhunuzu arındırmak tekamülümüz ve hayatta başımıza gelen her şeyi kabul edip, esasen bunlardan dersimizi almak açısından önemli. Sonuçta iyi-kötü arasında tercihimiz iyi insan olmak ve sevgiyi çoğaltmak.
Üniversitede ODTÜ’de öğrenciyken aynı zamanda 4 yıl misafir öğrenci olarak Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde derslere katıldım. Adnan Turani, Hikmet Çetinkaya, Lütfü Günay gibi önemli ressamlardan dersler aldım. Dolayısıyla yağlı boya resim çalışmaları yapmak, fırsat buldukça seyahat etmek farklı yerler görmek farklı kültürler tanımak, tarihi yerler gezmek meraklarım arasında. Klasik müziği çok severim özellikle Bach, Brahms..konserleri takip etmeye çalışırım.
Ev hayatımdan bahsedecek olursa, son derece evcimen bir insanım, evde vakit geçirmeyi, film izlemeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, geniş dost sofraları hazırlamayı seviyorum. Dost meclislerinin, dostlarla paylaşımların sohbetlerin önemli olduğunu, bizleri zenginleştirdiğine inanıyorum.
Her insan bir hayattır, herkesin farklı farklı yaşanmışlıkları vardır. Bunlar bizlere hep bir şeyler katar. TED Ankara Koleji’nden, ODTÜ’den, akademiden, iş dünyasından, bürokrasiden çok çeşitli çevrelerden köklü dostluklarım var. Hepsiyle de ilişkilerimiz yıllarca aynı sevgi, saygı ve güven çerçevesinde sürmüştür.
Ben her zaman önüme baktım, çalıştım ve sadece kendimle yarıştım. Etrafımdaki insanların başarı, mutluluk ve iyi halleriyle gurur duyup, iftihar ettim. Etrafımda da böyle insanlar görmek isterim…
Sizi tanıyanlar hayata hep pozitif baktığınızı, yardımsever bir insan olduğunuzu söylerler. Zorluklar karşısında hep bu güçlü durumunuzu koruyabiliyor musunuz?
Hepimiz insanız ve yaşadığımız hayatın içinde pek çok olumsuzluklar var, kayıplarımız var. Yaşam bu. Önemli olan dengede olmak. Her türlü olumsuzluğa rağmen elimizdekilere ve hayata dört elle sarılmak önemli.
Yardım konusunu da ben şöyle düşünürüm: Bazı insanlar vardır, hep kendisine olsun ister ama başkaları için yapabilecekken bile hiçbir şey yapmaz. Mum dibini aydınlatmalı. Bir başkası için yapabileceğimiz bir şey varsa mutlaka yapmalıyız. Benim hayat felsefem bu. Ayrıca karmaya da inanmak gerek ne yaparsak o yine bize döner.
Bundan sonraki süreçte kariyerinizi nerede görmektesiniz?
2013 yılında profesör oldum. Dokuz yıl bölüm başkanlığı yaptım. İki yıldır da Dekanım. Binlerce öğrenci yetiştirdim. Türkiye’nin her yerinde, pek çok kurumda öğrencilerim var hepsiyle de çok gurur duyuyorum. Mesleki anlamda belli bir doyuma ulaştım. Bundan sonra artık tüm çevremi, bilgi, birikim ve tecrübemi sosyal sorumluk projelerine aktarmak istiyorum.
Eğitim toplum için çok önemli. Halbuki eğitime ulaşamayan pek çok çocuk var. Türkiye’nin her yerinde her köyünde çocuklarımıza gence ulaşmak bir nebze de olsa hepsinin hayatına olumlu bir dokunuş yapmak bundan sonraki hedefim.
Bir kitap gelir mi peki?
Üzerinde çalıştığım kitabım var. Türkiye’nin dış politikasına ve Türkiye-ABD ilişkilerine dair. İçinde önemli belgelerde yer alacak. Hem ABD arşivleri açıldı onlardan önemli belgeler olacak, hem de ikili ilişkilerin tarihçesi 18.yüzyıla kadar gittiği için Osmanlı arşivlerinden de belgeler yer alacak.
Kariyer yolculuğunuzu bir cümle ile tanımlayın desem?
Kariyer yolculuğumu zorlu, çok emek verilmiş ama hak edilmiş olarak tanımlardım.
Çok teşekkür ederim, bir arada olduğumuz için ve bu röportajla buluştuğumuz için. Son olarak neler paylaşmak istersiniz?
Bende bu özel röportaj için size çok teşekkür ederim.

Yazarımız, Ankara’nın ilk online magazin dergisi ankaramagazin.com’da, şehri ve yaşamı keşfetmeye, yeni trendleri ve önemli gelişmeleri okuyucularına aktarmaya devam ediyor.